Ana içeriğe atla

İznik Ultra

İznik / Orhangazi Ultra Maratonu 80K

İşte sizi karşılayan muhteşem manzara...
Güzel İznik'e hoşgeldiniz. Sabah uyandığınızda içinizi dolduran tertemiz havası, güzel manzarası, Çinileri, Tarihi hamamı, Restaurantları evet burası İznik, hadi tadını çıkartın çünkü arkanızda kalan antreman dolu aylar ve yarış süreniz boyunca bambaşka bir İznik yaşantınız olacak...

Kapadokya Ultra'dan sonra İznik 80K için beklemeden kaydımı yaptırdım ve dinlenmeye başladım. Aralık ayı geldiğinde hafif hafif antreman yoğunluğumu arttırmaya başladım ardından gelecek 3 aylık korkunç bir süreçten habersiz olarak çalışmalarıma devam ediyordum. Programımı Yurtdışı kaynaklı bir siteden edindim. 12 haftalık program haftada 2 gün dinlenme versede bu diğer günlerin yoğunluğunu arttırıyordu, salı-çarşamba-perşembe günleri 1 uzun 2 kısa yaparken haftasonları uzun arazi koşuları yapmam gerekiyordu bazı haftalar 80K bazı haftalar 100K koşarken hadi dinlen dediği haftalar 50-60K koşmak büyük bir ödül haline gelmişti. İşin en acı tarafı yarış 16  Nisan'daydı ve bu yüzden tüm kış, soğuk ve karanlıkta koşmak zorunda kalmıştım ve tabi ki tüm  hayat hikayelerinde olduğu gibi bu dönem de bitti ve yarış haftasına ulaşmayı başardım...

HAZIRLIKLAR...
Otel bulamadımmmmmmm evet bu korkunç gelsede otel bulamadığım için bu kadar sevineceğim aklıma gelmezdi mecburen Decathlona sarıldım yine. 10 saniyede kurulan bir easy çadır, mat, çadır lambası bir katlanır sandalye, 15 derecelik bir uyku tulumu alarak yolllara düştüm.

Kamping alanı start noktası ile sırt sırta, gölün yanıbaşındaydı. İznik'e varır varmaz çadırımı kurmaya başladım gerçekten de çok çabuk kuruldu, komşularım harika insanlardı, Soner abiye eşine ve dostlarına selam gönderelim. ( Soner Ulutan ; İzmir Dağcılık Kulübü ) hepsi yarış için gelmişlerdi akşama kadar tüm kamp alanı doldu.


Yerleştikten sonra fuar alanına geçip yarış malzemelerimi kontrol ettirip makarna partisine katıldım, organizasyon çok iyi gidiyordu, biraz tanıdık sohbetleri yapıldıktan sonra tekrar çadırıma dönüp malzemelerimi gözden geçirmeye devam ettim. Ayakkabı olarak Salomon Speedcross'ları yokuş aşağı inişlerde ayağımı sıktığı için kullanmaktan vazgeçip büyük bir riske girerek Nike Pegasus32 ayakkabılarımı yanıma aldım. Pegasuslar gerçekten büyük bir iş başardı. En az hasar ile koşuyu tamamlamamı sağladılar. Su geçişlerinde düşünmeden derelere atlamama rağmen su tahliyesi ile ilgili hiçbir sorun yaşamadım. Yokuşlardan inerken kontrolü bırakmadan kaymadan inmeyi başardım, yani bu parkur için yeterliydi...


Zorunlu malzemeler aynı olduğu için Kapadokya'da kullandığım malzemeler yeterli oldu ancak besin desteği konusunda dikkatli olmak lazım, kullandığım jeller bana iyi gelmedi bundan sonra sadece bar takviyesi ile koşmayı düşünüyorum üstelik kontrol noktalarındaki yiyecekler oldukça yeterli ve şunu öğrendim ki bana şekerli bir nescafe ve kek harika geliyor...
Koşu saati olarak Suunto Ambit3 run kullandım gps ölçüm aralığını 5 sn. olarak belirledim bu şekilde 15 saatlik koşumu ucu ucuna kaydedebildi eğer daha uzun süreler koşmayı planlıyorsanız gps aralığını 1 dk.yapmalısınız. Ancak bu şekilde ne kadar verimli olacaktır bilemiyorum.

Ve artık uyku vakti geldi, güzel bir uykunun ardından sabah 05:00'da uyanıp daha önceden hazırladığım atıştırmalıklarım ile çadırımın içinde kahvaltımı yapıp yarış kıyafetlerimi giyindikten sonra yarış alanına gidip bizi 80K için belirlenmiş start noktası olan Orhangazi'ye götürecek servis aracını beklemeye başladım. Orhangazi'ye ulaştıktan sonra 1 saate yakın vaktimiz oldu bu yüzden eğer uykunuzdan feragat etmek istemiyorsanız kahvaltınızı çay simit ile orada yapabilirsiniz.



09:00 YARIŞ BAŞLAR
Orhangazi'den başlayıp İznik'te sona erecek 80 km.lik yarış sonunda başlamıştı. İlk 20 km.lik bölümün tempolu koşmaya uygun olduğunu biliyordum, ama Alp, neden, neden gereğinden fazla tempolu koşarsın bütün öğrendiklerime karşı gelerek biraz hızlı koşuyordum karşıma çıkan dere bile beni durduramadı bir an bile düşünmeden içine atladım ve ilk KN'i ( Kontrol noktası ) nerdeyse durmadan geçtim. ardından da yokuşlar başladı bana sorarsanız hiç de bitmedi sanki geri kalan tüm 65 km.i tırmandım. Hiç düşündüğüm gibi gidemiyordum yokuşların inişleri korkunç patika inişleri ile doluydu ağaç dallarına tutunarak sürünerek iniyordum, daha önceki yıllarda parkurun birazı asfaltta geçiyor diye şikayet edenler yüzünden parkur acı dolu bir hale getirilmişti.

Narlıca'ya vardığımda burda yer içer sonrada aslanlar gibi giderim diye düşünüyordum ama olmadı bacaklarım hızla tükeniyordu, Müşküle'ye doğru tırmanırken artık elime bir sopa almış köy yollarında koyunları güden bir amca edası ile ilerliyordum. Müşküle KN'de sadece su vardı orada biraz bacaklarımı uzatıp daha sonra iyi bir yol arkadaşı olacağımız Deniz Ada'nın ısmarladığı sodayı içip Süleymaniye'ye doğru koşmaya hayır yürümeye başladım. Bir şekilde Süleymaniye KN'ye ulaşınca sevgili gönüllü dostlar, abi nescafe istermisin dediler, e tamam içeyim dedim şeker ne kadar olsun denilince yılların alışkanlığı ile tam hayır derken, Alp ne yapıyorsun burada şekerli içsen ne olur içmesen ne olur, doldur yahu dedim yanınada  kek ve biraz tuzlu atıştırmalık alınca biraz gözlerim açıldı. Yemek işini bitirince çoraplarımı değiştirdim ve artık harekete hazırdım. Deniz Ada ile oradan beraber hareket ettik, sohbet eşliğinde yürü koş yapıyorduk ve mesafeler daha öncekilere nazaran oldukça çabuk toplanıyordu. Bu sırada yanımıza 136 km koşan çılgın arkadaşlar da katıldı ara ara onlar ile birlikte koştuk. Bu sırada hava kararmaya başlamıştı ve kafa lambalarını takma vakti gelince ben Decathlondan aldığım onnight 50 geonaute lambamı taktım, evet işime yaradımı yaradı ama  yeterlimiydi tabiki hayır. Ben  koşuyu gündüz bitirebileceğim gibi saçma bir fikire kapılınca gereksiz bir masraf gözü ile bu 17 lümenlik lambayı almıştım ama öğrendiğim kadarı ile en az 80 lümen ve üstlerinde olması gerekiyormuş bu konuda hata yapmayın sonuçları tehlikeli olabilir.

DERBENT'E VARMAK
Bir ara acaba yolumu karıştırıyoruz diye düşünmeye bile başladım, iniyoruz çıkıyoruz ama Derbent'e ulaşamıyorduk sonunda Derbent göründü karanlıklar içinde ne güzel bir parıltıydı o, aman Allah'ım son bir adım kalıyordu artık evet son 15 km ve her şey bitecekti. Derbent'te yine nescafe kürümü hazırladım dinlendim karnımı doyurdum ve Deniz ile yine yollara düştük in çık derken sonunda İznik göründü bitirdiğinize gerçekten inanıyorsunuz ama bacaklar hiç ikna olmuş değil son 5 son 3 km desenizde koşmamakta ısrar ediyorlar bizde yürümeye devam ediyoruz sonunda sahile vardık sol tarafta Çamlık motelde yarışı tamamlamış arkadaşların alkışları ile kendime geliyorum koşmaya başlıyoruz ve tarifi imkansız duygularla  finishe giriyorum,

BİTİRMEK

O küçücük finish alanında saçma sapan dolanıyorum ne yapacağımı kestiremiyorum, bir süre bizden sonra gelenleri alkışladıktan sonra, Deniz, yemek var hadi gel diyor ama ikimizde de yiyecek güç yok, son 30 km.i birlikte koştuğum  bu güzel insanla vedalaşıp oradan  ayrılıyorum.  Aklımda sadece duş ve uyku var  ama organizasyonun bence en önemli eksiği... evet  maalesef  finish alanında duş yoktu. Bende duş jelimi alıp yarı belime kadar bütün gün çevresinde koştuğum o güzel göle girerek üstün körü bir temizlik yapıp çadırıma daldım. Hemen uykuya dalmışım...

SABAH
 07:00'da çadırımı güzel İznik'e doğru açtım, mis gibi bir hava, nefis bir manzara, dinlenmiş bir vücut. Kendimi hemen dışarı attım erkenciler yarışı yorumlamaya başlamışlardı bile, ben tuvaletlerin önünde durup, 2 basamak merdivenden ibaret tuvaletlere tırmanmaya çalışan koşucuları izleyip eğlenirken sıra bana gelince kendimle de eğlenmeye başladım çünkü bacaklarım yerden 10cm yukarı hareket edemiyorlardı ama olsun herşeye değerdi. Sonra içimden bir canavar çıktı ; Çorbaaaaaaa diye bağırıyordu hemen İznik'li 1-2 kişiye sorarak nefis bir restaurant buldum. ''Kenan Restaurant'' harika et yemekleri, nefis çorbalar, herşeyi yedim, garsonlar; abi sen koştunmu dediler, evet çok koştum, hep koştum dedim... Tamı tamına 85km koşmuş, 15 saat  boyunca 2600 mt. irtifa toplamıştım, ne olacağını hesaplamadan fütursuzca bir maceraya daha katılmış ve başarmıştım.
Tavsiye istemeyin, içinizden geldiği gibi yaşayın ve deneyimleyin çünkü  ne anlatılırsa anlatılsın her yarış, her macera size özel oluyor, onlar sizin anılarınız oluyor. Şimdi sırada ne mi var? İlk  önce bolca bisiklete bineceğim sonra Eylül sonunda Kaçkarlar'da 68km.i, ardından Kapadokya'da 110km.i deneyimlemek istiyorum sonrası önemli değil ilk önce önümüzdekilere bakalım.
Geriye kalanlarmı ? harika anılar ve 1 çift kirli ayakkabı.
Sevgilerimle, görüşmek üzere...

Yorumlar

Yorum Gönder

Yorumlarınız

Bu blogdaki popüler yayınlar

Salomon Kapadokya Ultra Trail 116 KM 3400M+

YİNE YENİDEN GÜZEL KAPADOKYA… 2015 yılında Kapadokya Ultra maratonunda 60 km koşup finish çizgisine geldiğimde 110 km için hazırlananları izleyip, inanılmaz bu çılgınlık demiştim ancak kendime itiraf edemesem de içimde bir yerlerde bunu yaşama arzusu çoktan alev almıştı bile… ÜŞÜYORUM… Üzerinden 2 gün geçti, yarış 22 Ekim günü başladı, benim için 23 Ekim 05:40 da bitti. Bugün 25 Ekim ve ben hala üşüyorum düşündükçe de   içim donuyor. Neyse en iyisi baştan başlamak hadi 1 Ocak 2016’ya dönelim… HAZIRLIKLAR Bu yarışa hazırlanmanın en iyi yolu antremanların arasına yarışlar koymaktı ve ilki 16 Nisan tarihindeki İznik Ultra 80k oldu. Bu yarış için 3 aylık bir program uyguladım ardından 3 yarışa daha katıldım Mayıs ayında Çekmeköy ultra 60k, 26 Haziran Sapanca ultra 50K ve son olarak Eylül ayında Kaçkar ultra 64K . Doğa harikası Kaçkar ultra zorluk derecesi ile gerçekten müthiş bir antreman olmuştu fakat yarattığı yorgunluk 1 ay sonra başlayacak Kapadokya ultra

ÇEKİRDEK - Salomon Kapadokya Ultra 30K- 2017

Senin için çekirdek yemek kadar kolay, kulağa hoş geliyor aslında, koş gitsin, sen ne kilometreler katettin bunumu yapamayacaksın, belki de yapamam belki de yaparım, haydi bu sefer de hislerimiz üzerinden bir ultra koşuya bakalım... Salomon Kapadokya Ultra 30K- 2017 120 kilometrelik Utmb/Tds maratonum 1 Eylül'de sona erdiğinde sıradaki hedefim aylar öncesinde belliydi, Türkiye'nin en iyi yarışlarından biri olan Kapadokya Ultra maratonunda 60k koşacaktım ancak daha önceki yıllarda 110k ve 60k parkurlarını tamamlamış olduğumdan 36k'da koşmaya karar verdim böylece hem tüm parkurları tamamlamış olacak hem de kendime daha kolay bir koşu ile ödül vermiş olacaktım. Kazın ayağı böylemi bunu daha sonra anlatacağım şimdilik yarış öncesine dönelim... Yarışlara mümkün olan en erken tarih ve saatte gitmeye çalışırım, ortama alışmak son hazırlıklarınızı rahat rahat yapmak çok önemlidir, bu sebeble 20 Ekim sabahı erken bir uçuşla güzel Ürgüp sokaklarının havasını teneffüs etmeye

Latmos Ultra 2021

Bodrum-İstanbul güzergahındaki Bafa gölü, birçoğumuzun mola verip çaylarımızı yudumlayıp yolumuza devam ettiğimiz bir su kıyısı gibi akıllarda yer eder. Geçen haftaya kadar benim içinde öyle olan Bafa gölü, Limitsensin'in düzenlediği Latmos Ultra Maraton'una katılmamla bambaşka bir çerçeveye büründü... Bafa gölünün arkasına geçmenizle birlikte sizi kucaklayan eski Karia yolu, aklınızı başınızdan alıyor... Yarış 10/17/45k.lık oldukça tırmanışlı ve sert zeminli parkurlarda koşulmakta. Organizasyon genel olarak oldukça başarılıyken, Otel ve pansiyonların kendilerine daha fazla yatırım yapmaları gerekiyor bu sebeple konaklama konusunda beklentilerinizi çok yüksek tutmayın. İleride Turizm bakanlığının da destekleri, biz koşucuların bölgeye yapacakları tanıtımlarla belki daha sevimli daha konforlu bir hale geleceklerdir... Yarışçılara özel birkaç not düşmem gerekirse, zemini iyi tutan ayakkabılar şart bunun yanında 17k parkuruna katılacaklar o kadar zorunlu malzemeyi taşımamak is