YİNE YENİDEN GÜZEL KAPADOKYA…
2015 yılında
Kapadokya Ultra maratonunda 60 km koşup finish çizgisine geldiğimde 110 km için
hazırlananları izleyip, inanılmaz bu çılgınlık demiştim ancak kendime itiraf
edemesem de içimde bir yerlerde bunu yaşama arzusu çoktan alev almıştı bile…
ÜŞÜYORUM…
Üzerinden 2 gün geçti,
yarış 22 Ekim günü başladı, benim için 23 Ekim 05:40 da bitti. Bugün 25 Ekim ve
ben hala üşüyorum düşündükçe de içim
donuyor. Neyse en iyisi baştan başlamak hadi 1 Ocak 2016’ya dönelim…
HAZIRLIKLAR
Bu yarışa
hazırlanmanın en iyi yolu antremanların arasına yarışlar koymaktı ve ilki 16
Nisan tarihindeki İznik Ultra 80k oldu. Bu yarış için 3 aylık bir program
uyguladım ardından 3 yarışa daha katıldım Mayıs ayında Çekmeköy ultra 60k, 26
Haziran Sapanca ultra 50K ve son olarak Eylül ayında Kaçkar ultra 64K . Doğa
harikası Kaçkar ultra zorluk derecesi ile gerçekten müthiş bir antreman olmuştu
fakat yarattığı yorgunluk 1 ay sonra başlayacak Kapadokya ultra trail için
bütün programlarımı alt üst etmişti kendime geldikten sonra baktım ki önümde
sadece 3 hafta var hemen çalışmaya başladım. 1 haftası dinlenme 2 haftası ise
yüklemelerle geçti, 1. haftayı 80km.lik koşu ile 2. haftayı ise 120km toplam
koşu mesafesi ile tamamladım, haftanın 1 günü arazide uzun koşu yapıp 1 gün
interval yapmayı tercih ettim diğer günler ise tahmini yarış tempolarında
koştum.
Antremanlardan arta
kalan zamanlarımda ekipman araştırmaları yaptım ve bugüne kadar kullandığım
malzemeler ile devam etme kararı aldım. Ayakkabı olarak Nike Terra Kiger 3
kullandım bu ayakkabı beni pek mahçup etmiyor ancak minimal sayılabilir bu
yüzden biraz daha topuk yüksekliğine sahip olsaydı bu beni çok rahatlatacaktı
bu yüzden eğer destekli ayakkabı seviyorsanız size uygun olmayabilir. Çanta
olarak quechua kullandım, decathlondan almıştım ancak bir süredir satışını
görmüyorum , tayt olarak da kısa Kalenji’yi tercih ettim. Saat olarak Suunto
Ambit3 Run kullandım, Gps ölçüm aralıklarını 1 sn. yani en kısa batarya süresi
olarak ayarladım böylece daha sağlıklı veriler elde edecektim ancak bu yolda
şarj etmemi gerektirecekti. 60. km.de Suunto Saat şarj ünitesi kurmuştu çok iyi
bir fikir olmasına rağmen şarj ile vakit kaybetmek istemedim ve avucumun içine
sığabilecek küçük bir powerbank ile koşarken saatimi şarj etmeyi başardım 10km.
içinde %100’e ulaşmıştı, ayrıca gps rotasını saate yükleyerek olabilecek
kaybolmaları da önledim.
NE YESEK
Bütün yılki yarışlar
gıda planlamam konusunda çok faydalı olmuştu, yanıma 6 adet jel, 2 tadımca, 2
mısır patlağı, 2 tane de küçük boy maximus aldım. Yedek atıştırmalık olarak küçük
bir poşete de 150 gr kadar kuru üzüm aldım,
Jelleri her 20k’da barları ise jel kullanımından her 10 km sonra
kullanmayı planlamıştım ancak koşunun son bölümlerinde yaşadıklarım yüzünden 2
bar 1 jel ve kuru üzümlerin çoğu kullanılmadan kaldı son kısımlarında neler
yaşandığına birazdan geleceğim. Bu yarışta Magnezyum kullanmadım, yarıştan
önceki 20 gün sabahları 1er tablet kullanmıştım, tuz da kullanmadım ancak
kontrol noktalarından olabildiğince iyi faydalandım, şekerli ve tuzlu gıdaları
hızla tüketirken tuz eklenebilecek tüm gıdaları tuz ekleyerek yedim, su
kullanımı ise çok önemli bir nokta mümkün olduğunca 1-1.5 km.de bir su içerek
devam ettim.
21 EKİM 2016
Bu nefis organizasyonun
olabildiğince içinde olabilmek için Cuma sabahı erkenden Kayseri’ye uçup oradan
da Argeus turizm ile Ürgüp’e ve ardından
otele yerleştim, arzu edenler Nevşehir havalimanından da
gelebilirler bu arada Argeus Turizm gerçekten müthiş bir iş çıkarıyor transferlerden tüm organizasyonun işleyişine kadar çok başarılılar
Otel seçiminiz Ürgüp
merkez'de, yarış alanına yakın bir lokasyon da olursa iyi olur ben Hitit otelde
kaldım ufak tefek sıkıntılar hariç olabildiğince iyi hizmet vermeye çalıştılar, otelde eşyalarımı çıkartıp hazırlıklarıma başladım yarış öncesi kontrolüne
uygun hale gelince de brifing ve kontrol alanına gidip göğüs numaramı aldım,
numaram nefis ‘’10’’ ardından Ürgüp merkezdeki yarış fuar alanına
gidip biraz gezi biraz sohbet ve çay kahvenin ardından akşamki makarna
partisine katıldım dostlarla yenilen yemek sohbet derken uyku vakti geldi hem
de ne uyku…
22 EKİM 2016
Sanırım heyecandan
her saat başı uyandım ve baktım
olmayacak hazırlanıp yarış alanına erkenden gidip ‘’drop bag’’ içine ihtiyaç
duyacağımız, 60. km’de gerekli değişiklikleri yapabileceğimiz eşyaların olduğu
poşeti, drop bag alanına bırakıp otele döndüm bu arada saat 05:30 olmuştu ve
şansıma kahvaltı hazırlığı bitmişti hemen kahvaltımı yapıp çay keyfini bitirip
çantamı sırtlandığım gibi yarış alanına geçtim. Geceleri ve sabahları Kapadokya
çok soğuk oluyor, forma olarak da kısa kollu tercih ettiğim için kollarımın
üşümemesi için kolayca çıkarabileceğim kolluklar taktım eğer çok üşüyen
biriyseniz formanın altına uzun kollu içlikte giyebilirsiniz.
VE YARIŞ…
©Organizasyon |
Yarışın başlaması ile
büyük bir coşku içinde koşmaya başladık, büyük kalabalık Ürgüp içinden uçarak
geçiyordu, geçen seneden ilk 60K için tecrübeli olduğumdan yolun her anından
keyif almaya ve tempomu bozmadan koşmaya çalışıyordum 1. kontrol noktası çok
çabuk geldi. İbrahimpaşa’da hiç oyalanmadan biraz kola içip ardından biraz daha
irtifalı ve 15km sürecek Uçhisar kontrol noktasına doğru harekete geçtim keyif
aldıkça yorgunluk hissedilmiyordu, havada ısınmış koşu tatlı tatlı devam
ediyordu, Uçhisar’a ulaşmadan İDADİK’ten Soner abi fotoğraflarımızı çekiyordu,
hızlıca pozumuzu verdikten sonra…
©İDADİK Soner Ulutan |
Uçhisar’a ulaştık,
burada planladığım gibi su mataramı takviye edip biraz atıştırıp koşmaya devam
ettim ve en sevdiğim bölüme geldim, bu bölüm çok hoşuma gidiyor, mağara
geçişleri, daracık yollar, meyve bahçeleri ve ipli inişlerin olduğu bu kısımda hızımı biraz yükseltiyorum
sonraki istasyona Göreme’ye sıkıntı yaşamadan varıyorum buradaki istasyon
nefis, atıştırmalıklar harika hemen haşlanmış patatesleri tuz ilave ederek
götürüyorum ardından yarışlarda en sevdiğim ikili nescafe ve kek keyfi
yapıyorum. Buraya tempolu geldiğim için yere uzanıp esneme gerdirme yapıp
kaslarımı rahatlatıyorum, arkadaşım Ercan Balioğlu beni yerde görünce yok artık
daha neler diyor... Kontrol noktası rehavete girmeye çok müsait olunca …
… daha fazla vakit
kaybetmeden koşmaya karar veriyorum.
Ve artık önümüzde
Çavuşin kontrol noktası var, en sevmediğim yer burası, çünkü ardından berbat
tırmanışlar başlıyor fakat Çavuşin’e kadar harika platolar ve manzaralardan
geçiyoruz.
©Organizasyon |
Bu bölümde
rahatladığımı hissedince tempomu yine arttırıyorum artık Çavuşin’deyim fakat bu
tempo yükseltmeleri bacakları artık zorluyor bulduğum soğuk suyu bacaklarıma
döküp sakinleştirmeye çalışıyorum kasları, ardından tatlı tuzlu atıştırmalar ve
kaçınılmaz yokuşlara doğru yolculuk başlıyor, ağır ağır çıkıyorum yokuşları
ardından gelen düz alanlara pek gücüm kalmadığından hızlı yürüyüşü tercih
ediyorum ve sallana sallana düşük enerji ile Akdağ kontrol noktasına varıyorum
hemen suyumu tazeleyip, aklımı başıma getirdikten sonra keyfim yerine geliyor,
çünkü hedef Suunto kontrol noktası. Burada daha fazla dinlenip gece için
enerji depolayabileceğim üstelik şunun şurasında 58 km. kalmış olacak. Sıkıntı yaşamadan Ürgüp’e varıyorum burada sevgili Deniz Ada bizleri
karşılayıp moral veriyor, gönüllü arkadaşlar dropbag’imi verince, bizler için
hazırlanmış çadıra girip kendime bir yer buluyorum soyunup temizlenip yeni
kıyafetlerimi giyip biraz dinlenince çantamı alıp dışarı atıyorum kendimi, Elai
catering tarafından hazırlanmış yemeklere saldırıyorum daha çok makarna yiyorum
ardından kahvemi içip kalan 58km.i bitirmek üzere neşe ile yola çıkıyorum, ne
kadar mutluymuşum o an, eee nerden
bileceksin başına neler gelecek…
GECE…
Sıradaki kontrol
noktası Damsa, yaklaşık 15 km uzaklıkta çok sorunlu olmayan bir parkur, en
sıkıntılı kısmı dere boyunca koşulan kısım, bir süre sonra alacakaranlık
çökmeye başlıyor, hafif tempolu bir
koşunun ardından karanlık çökmüş olarak gayet mutlu Damsa kontrol noktasına giriş
yapıyorum, o an kıyafet olarak kısa tayt
( keşke uzun taytımı giyseymişim ) üstümde uzun kollu içlik üzerinde koşu
forması ve kolsuz bir rüzgarlık var fakat yavaştan üşümeye başlayınca çantamdan
uzun kollu rüzgarlığımı çıkartıp giyiyorum. Burada enerjim yükseliyor koşucu
arkadaşlara moral vermek için az bir yolumuzun kaldığını, 3 yokuş ve 3 kontrol
noktası sonrası yarışın tamamlanacağını söyleyerek motivasyonu arttırmaya
çalışıp başlıyorum Taşkınpaşa’ya doğru koşmaya, aman Allahım o ne soğuk içim
hafif hafif ürperiyor. 10dk. sonra ısınıp hızlanıyorum, sağdan soldan avcıların
silah seslerini köpeklerin havlamalarını duydukça sinirlenip kendi kendime
konuşmaya başlıyorum nerdeyse yarışı bırakıp jandarma aramaya başlayacağım
inanın her silah sesinde zıplıyorum zaten karanlık yeterince korkutucu birde
köpek ve silah korkusu tuz biberi oldu. Bu arada karanlıktan bahsetmişken kafa
lambası olarak Geonaute 410 V2-140 lümen kullandım fiyat/performans harika,
düşüp bir yerimi kırmadan karanlıkta işimi gördü. Taşkınpaşa’ya ulaşmak
beklediğimden daha zor oldu ara ara yolun kumlu olması koşmayı zorlaştırıyordu,
havada uçuşan kumlar ise lambamın ışığında yüzüme doğru uçarken psikolojik
olarak nefes dengemi bozuyordu, keşke yanıma bir buff yada bandana alsaymışım
yanımdan ayırmadığım bandanalarım ne hikmetse bu sefer yanımda değildi eğer
olsaydı boynuma indirip ağzımı kapatabilirdim neyse yapacak bir şey yok artık,
öyle böyle derken Taşkınpaşa’ya vardım. Artık 84. km.deyim, tozumu toprağımı
temizledikten sonra nescafe içip bir şeyler yedim ısındıktan sonra koşmaya
başladım fakat sıcacık kontrol noktasından çıktıktan sonra daha beter üşümeye
başladım, o kadar çok üşüyordum ki devamlı kendimi telkin etmek zorunda
kalıyordum bu sırada yol gittikçe bozulmaya başladı yerdeki kum, bileklerinize
kadar geliyordu koşmayı bırakın sakatlanmadan dengede kalmak bile çok zor hale
gelmişti ayakkabılarım kum aldıkça tabanımda biriken kumlar canımı yakmaya
başlamıştı, aman siz siz olun bu parkurda mutlaka tozluk kullanın,
arkadaşlarımdan Harun Alışır bir gün sonra Alp tozluk bence zorunlu malzeme
olmalıymış dedi ve kesinlikle haklı. Bir yandan ayağımın acısı ile uğraşırken
bir yandan da soğukla mücadele ediyordum ve aklımda yeni stratejiler
geliştirmeye çalışıyordum, en iyisi Karlık 97. km.e ulaştığımda içeri girmeden
dışarıda kalıp soğuk bir şeyler içeyim dedim böylece sıcak soğuk değişimden
etkilenmeyeceğimi düşündüm, Karlık’a varınca Deniz Ada’nın harika oğlu Okyanus,
Bilun Ayhan ve müthiş koşucular Aykut Çelikbaş ile Alper Dalkılıç beni
karşıladı, içeri girmek istemediğimi söyleyince saygı ile karşılayıp yardımcı
olmaya başladılar,benim isteğime uyarak kola ve su verdiler ama dışarıda
bekledikçe üşümem gitgide artıyordu eğer ısınmadan yola çıkarsam soğuk ile
ilgili sıkıntı yaşayacağımı hissetmeye başladım ayrıca sağlıklı
düşünemediğimi hissedince Alper’e içeri girmek istediğimi söyledim beni rahat
bir yere aldı şimdi hatırlayamıyorum ama çorba yada kahve verdi, o an
çoraplarımı değiştirmeyi unuttuğum aklıma geldi ayakkabıları çıkartınca, çıkan
toprak inanılmazdı her yeri mahvettim, çorapları çıkarttığımda ise asıl sorun ortaya
çıktı ayak tabanlarım su toplamıştı ve başıma ne iş açacaklarını bilemiyordum,
saat de oldukça geç olmuştu sanırım gece yarısıydı bu yüzden vakit kaybetmemek
için Aykut Çelikbaş ve Okyanus’un yüreklendirici alkışları ile koşmaya başladım
yaklaşık olarak 30 sn. sürdü çünkü ne tabanlarıma basabiliyordum ne de soğuktan
kıpırdayabiliyordum her adımımda geri dönmeyi yarışı bırakmayı düşünüyordum
kendimle yaptığım mücadelenin ardından bir parça ısınmayı başardım, önümde
Taşocağı kontrol noktası vardı nasıl gittiğimi pek hatırlamıyorum sadece hızlı
yürümeye çalışıyordum koştukça canım yanıyor duruyordum sonunda Taşocağı
göründü çadıra vardığımda içerde yine harika bir gönüllü vardı, Caner
Odabaşoğlu. Bizimle hızlı bir şekilde ilgilendi güzergah hakkında bilgi verip
çabuk bir şekilde yola çıkmamızı sağladı
çünkü önümüzdeki 9 km. en zor 9 km.miz
olacaktı. Yazının başında bar ve jellerimin arttığını söylemiştim çünkü artık
ne bir şey içmek ne de yemek istiyordum sadece yürüyordum bazen de duruyordum,
inişler o kadar teknik hale gelmişti ki ayağımı koyacak yer bulamıyordum
düşmemek için çabalayarak ilerliyordum bu kısım 2 saat belki de 2buçuk saat sürmüş olabilir, acı verici yolculuk
sonunda Ürgüp göründü, dua ediyordum ki mesafeyi yanlış ölçmüş olsunlar ve km
saatimin gösterdiği gibi daha 4 km yolum olmasın diyordum ancak gördüğüm
Ürgüp’e ulaşamıyordum mesafe maalesef doğruydu. Mahalle aralarında yürürken
köpeklerden korkarak elimde tuttuğum taşlar bedenimi daha beter üşütmüştü
sonunda bir otel görevlisi, ağabey geldin 200 mt. kaldı dayan dedi o andan
sonra yaşadığım rahatlamayı anlatmam mümkün değil saat 05:40’dı. Finish
noktasında yanlış hatırlamıyorsam 7-8 kişi vardı onların alkışları ile yarışı
tamamladım, aralarında hatırlayabildiğim isim Bahadır İşsevendi. Tebrikler
eşliğinde ateşin başına oturdum, oturdum ve oturmaya devam ettim artık
bitirmiştim 116 km.lik inanılmaz yolculuğumu gece gündüz yaptığım antremanların
ardından tamamlamayı başarmıştım. Bana hedefimde desteklerini esirgemeyen
herkese sonsuz teşekkürler özellikle gecelerini gündüzlerine katan gönüllü
arkadaşlara, Argeus turizme, Sponsorlar Salomon ve Suunto’ya, fotoğraflar için Soner Ulutan ve organizasyona, Ürgüp
işletmelerine ve halkına saygılarımı sunuyorum.
Bundan sonra sırada
ne var bilemiyorum, çünkü üşüyorum ama ısınınca eminim yine yaşadıklarımı unutup
çılgın bir fikrin peşine düşeceğim…
Ve Fotoğraflar
©Organizasyon |
©Organizasyon |
©Organizasyon |
©İDADİK Soner Ulutan |
©İDADİK Soner Ulutan |
©Organizasyon |
©İDADİK Soner Ulutan |
©Organizasyon |
©Organizasyon |
Zorlu bir parkur daha biter ama her defasında farklı tecrübeler farklı tadlar farklı acılar farklı zorluklar tadarsın hayat gibi bitirebilmek büyük başarı cesaret işi tecrübeler Alp
YanıtlaSilEline sağlık Alp güzel rapor. Doyurucu bilgilerle bundan sonra Salomon Cappadocia Ultra ya yazılmak isteyenlere ışık tutacak bir başvuru kaynağı niteliğnde olmuş. Özellikle gece kısmındaki hazırlıkların iyi yapılması ve Dropbag e her olasılığa göre eşya bulundurmak gerektiğini daha iyi anladım. Tebrik ederim, iyi koşular
YanıtlaSilTeşekkür ederim, iyi koşular dilerim :)
YanıtlaSilBilun tebrik eder..:)
YanıtlaSil