Ana içeriğe atla

Bozcaada 2014

 Bu sefer bisikletsiz yaptığım bir geziyi sizlere aktarmaya çalışacağım. Bu sene anneme yeterince vakit ayıramadığımı farkedip 2014 yazında yapacağım tatili onunla birlikte geçirmeye karar verdim, annem sayın Gönül Aslan çok sevindiler bu işe ve hazırlıkları yapıp düştük yollara....

Gitmeden önce yapılacaklar:
1) Otel seçimi, Bağ evimi yoksa merkezdeki otel yada pansiyonlarmı ?
Benim seçimim Bağ evi oldu geceleri inanılmaz sessiz huzurlu ve kahvaltıları enfes genel olarak kahvaltılara önem veriliyormuş ada da ama ben kaldığım Bağ evini önerip risk almayacağım...
Kardinal Bağ evinde kaldık küçük ve mütevazı odaları ile eğer lüks aramıyorsanız çok memnun kalırsınız odalar da Tv. ve buzdolabı yok ancak hiç ihtiyaç hissetmedik adada yapacak çok şey var ve tv en son isteyeceğim şey. Kahvaltı 08:30 - 10:30 arasında ve nerdeyse her anını zeytin ağaçları altında keyif yaparak geçirdim.

                                                                                                       
İşte Kardinal Bağ Evi
Kahvaltı keyfi yaptığımız bahçe ve kahvaltımızın bir kısmı...
                    
Kahvaltıyı tamamladıktan sonra merkeze inip eski Rum mahallerinde yürüyüş yapmak Bozcaada'yı keşfetmeye başlamak için iyi bir seçenek olacaktır... 
2) Ziyaret edilecek yerler:
Eski Rum mahallerinde gezinti, Bozcaada kalesi, Bozcaada müzesi, Çınaraltı kahvesinde kahve içmemek çünkü hiç bahsedilen gibi değil çok pahalı ve özensiz servis ediliyor bir zamanlar öyle değilmiş ama artık öyle... Çiçek pastanesindeki sakızlı kurabiyelerde pahalı ama hiç tatmadıysanız deneyebilirsiniz fakat Çınaraltı'nda kahve yerine Çiçek pastanesinin merkezdeki yerini öneririm fiyatlar ve servis uygun. 2 tanede Sanat evine rast gelmiştim bazı günler yürüyüşlerinizin arasına bunları koymakta fayda var.
Öğlen gezilerinize hepsini sıkıştırmayın her güne bir tane koymak daha keyifli oluyor daha denize gireceğiz...
   İşte Kale...
 
 Adanın kilisesi ve kalesi aynı çerçevede...
 
 
 

Adanın kalbinden verdiğimiz bir kaç görüntünün ardından artık serinleme vakti geldi...
 3) Denize girilecek yerler...
Eğer araba ile geldiyseniz bütün ada sizin diyebiliriz birde bagaja katlanır sandalye ve şemsiyelerinizi koyduysanız tek yapmanız gereken sahillerin tadını çıkartmak. Açıkcası tesis olan plajları ziyaret etmedim bildiğim kadarı ile 2 tane var Ayazma ve Habbele plajları ama ben istediğim yerden girebileceğim sahilleri tecih ederim. Arabanız yoksa bisiklet kiralayıpda plajları gezebilir yada minibüsle gidebilirsiniz.
Yönünüzü kolay belirlemek için Tuzburnu fenerini sorun ve o yönde ilerleyin fenere kadar 2 bakir plaj ve sonrasında ise ismini bilmediğim bir çok denize girilebilecek yer var o  yönde ilerledikçe tüm adayı bir bakıma turlamış olup tekrar merkeze dönüyorsunuz... Benim tercihim ise Sulubahçe plajı oldu ama adanın her yeri akvaryum onuda söylemiş olayım ve deniz gerçekten soğuk ama dönemine göre bir nebze daha ılık koylar bulmak mümkün.
İlk resim sevgili anacığım ile akvaryum koyu...
İşte koylar...
Sulubahçe koyu benim en sevdiğim plaj...
Plaj keyfinden sonra neler yapacağız...
4) Gün batımını rüzgar güllerine giderek izlemek
bir günün programına mutlaka dahil etmelisiniz,
akşam yemeği için ise çok önerim olamayacak
çünkü balık restaurantları gerçekten gereksiz derecede pahalı
zaten küçük bir merkezi olduğu için
kendiniz gezerek kendi zevkinize uygun mekanlar bulabilirsiniz
ama sahildeki balıkçıların arka sokağında bir pizzacı var
malesef ismini unuttum ama o sokakta pizza yiyip şarap içmek oldukça leziz...
yemekten sonra marina gezintisimi yaparsınız
dondurma ziyafetimi bilmem
ama bundan sonrası size ait..
Favori pizzacım ve güzel sokağı
Yemek sonrası gezintisinden bir kaç küçük kare
 
5) Şarap ve Reçel Efsaneleri...
Eğer şarap seviyorsanız bu ada ucuz şarap mekanı değil
en azından 2014 itibari ile öyle,
Eskiden Corvus şarap fabrikalarına
gezi düzenleniyormuş ama bu gezi kanun ile yasaklanmış
fakat Çamlıbağ şaraplarının merkezde tadım yeri var
peynir tabağı eşliğinde tadım yaparak
keyifli bir akşamüstü geçirebilirsiniz
Dükkanın ismi Yunatçılar olarak geçiyor,
Yunatçıların güzel bir hikayesi var internetten araştırabilirsiniz.
Reçel, adanın en önemli özelliklerinden biri
ben dönüşte Güler ada reçellerinden aldım
bana çok tatlı geldiği için sevmedim
ancak kaldığım bağ evindekiler daha güzel gelmişti
bence farklı markaları deneyin ve damak tadınıza uygun olanı seçin...



Yunatçılardan 2 fotoğraf
6) Spor
E tabiki sporsuz yaşam olmaz,
bence adada yapılacak en güzel spor yüzme harici
koşu olacaktır, bisikleti gezi olarak kullanmak yeterli olacaktır.

7) Dönüş
Malesef dönmek zorunda kalınıyor
eğer sizde dönmek zorunda kalırsanız
haftaiçi gelip gitmek sizin için daha iyi olacaktır
aksi takdirde adaya geliş ve gidişler
çok yoğun oluyor birde direk eve gidiyorsanız
feribot iskelesinden kasa ile üzüm alın ve bu leziz üzümleri
evinizde yerken ada tatilinizi iç geçirerek hayal ediniz. İyi tatiller...

Yorumlar

Yorum Gönder

Yorumlarınız

Bu blogdaki popüler yayınlar

Salomon Kapadokya Ultra Trail 116 KM 3400M+

YİNE YENİDEN GÜZEL KAPADOKYA… 2015 yılında Kapadokya Ultra maratonunda 60 km koşup finish çizgisine geldiğimde 110 km için hazırlananları izleyip, inanılmaz bu çılgınlık demiştim ancak kendime itiraf edemesem de içimde bir yerlerde bunu yaşama arzusu çoktan alev almıştı bile… ÜŞÜYORUM… Üzerinden 2 gün geçti, yarış 22 Ekim günü başladı, benim için 23 Ekim 05:40 da bitti. Bugün 25 Ekim ve ben hala üşüyorum düşündükçe de   içim donuyor. Neyse en iyisi baştan başlamak hadi 1 Ocak 2016’ya dönelim… HAZIRLIKLAR Bu yarışa hazırlanmanın en iyi yolu antremanların arasına yarışlar koymaktı ve ilki 16 Nisan tarihindeki İznik Ultra 80k oldu. Bu yarış için 3 aylık bir program uyguladım ardından 3 yarışa daha katıldım Mayıs ayında Çekmeköy ultra 60k, 26 Haziran Sapanca ultra 50K ve son olarak Eylül ayında Kaçkar ultra 64K . Doğa harikası Kaçkar ultra zorluk derecesi ile gerçekten müthiş bir antreman olmuştu fakat yarattığı yorgunluk 1 ay sonra başlayacak Kapadokya ultra

ÇEKİRDEK - Salomon Kapadokya Ultra 30K- 2017

Senin için çekirdek yemek kadar kolay, kulağa hoş geliyor aslında, koş gitsin, sen ne kilometreler katettin bunumu yapamayacaksın, belki de yapamam belki de yaparım, haydi bu sefer de hislerimiz üzerinden bir ultra koşuya bakalım... Salomon Kapadokya Ultra 30K- 2017 120 kilometrelik Utmb/Tds maratonum 1 Eylül'de sona erdiğinde sıradaki hedefim aylar öncesinde belliydi, Türkiye'nin en iyi yarışlarından biri olan Kapadokya Ultra maratonunda 60k koşacaktım ancak daha önceki yıllarda 110k ve 60k parkurlarını tamamlamış olduğumdan 36k'da koşmaya karar verdim böylece hem tüm parkurları tamamlamış olacak hem de kendime daha kolay bir koşu ile ödül vermiş olacaktım. Kazın ayağı böylemi bunu daha sonra anlatacağım şimdilik yarış öncesine dönelim... Yarışlara mümkün olan en erken tarih ve saatte gitmeye çalışırım, ortama alışmak son hazırlıklarınızı rahat rahat yapmak çok önemlidir, bu sebeble 20 Ekim sabahı erken bir uçuşla güzel Ürgüp sokaklarının havasını teneffüs etmeye

Latmos Ultra 2021

Bodrum-İstanbul güzergahındaki Bafa gölü, birçoğumuzun mola verip çaylarımızı yudumlayıp yolumuza devam ettiğimiz bir su kıyısı gibi akıllarda yer eder. Geçen haftaya kadar benim içinde öyle olan Bafa gölü, Limitsensin'in düzenlediği Latmos Ultra Maraton'una katılmamla bambaşka bir çerçeveye büründü... Bafa gölünün arkasına geçmenizle birlikte sizi kucaklayan eski Karia yolu, aklınızı başınızdan alıyor... Yarış 10/17/45k.lık oldukça tırmanışlı ve sert zeminli parkurlarda koşulmakta. Organizasyon genel olarak oldukça başarılıyken, Otel ve pansiyonların kendilerine daha fazla yatırım yapmaları gerekiyor bu sebeple konaklama konusunda beklentilerinizi çok yüksek tutmayın. İleride Turizm bakanlığının da destekleri, biz koşucuların bölgeye yapacakları tanıtımlarla belki daha sevimli daha konforlu bir hale geleceklerdir... Yarışçılara özel birkaç not düşmem gerekirse, zemini iyi tutan ayakkabılar şart bunun yanında 17k parkuruna katılacaklar o kadar zorunlu malzemeyi taşımamak is